Ben nasıl büyük adam olucam?
Bir dizi var Kanal Dde yazdan beri fırsat buldukça izlediğim... ''Benim yamuk ağızlı oğlanın dizisini açın'' dediğim zaman basılıyor ''Kavak Yelleri''ni izlememizi sağlayacak düğmeye... Yamuk ağızlı oğlan da Altan Erbulakın torunu Dağhan Külegeç oluyor!
Baþta bir tek onun için izliyordum diziyi; ya çocuk zaten o mimikleri, tripleriyle dünya tatlısı, bir de ona bir diyaloglar, bir espriler yazılıyor ki... Yazan da ''Sınav'' filminin senaristi Yiğit Güralp; ÖSS/üniversite dönemi gençlerinin kahramanı olmalı kanımca...
Baþka kaç kiþiyi seversen sev Bir sevda yalnız iki kiþilik
Hele baþ baþa bi akþamda Masalar hep iki kiþilik
Peki sen kimsin dediler bana Dedim üçüncü tekil kiþilik
Peki dostluk var mı dünyada Dedim dünya iki kiþilik
Çocuktuk çoktuk oysa Çok üzgünüm þimdilik
Sözlerini yazıyor mesela, dizide çok yakın dostken ''bir çift ile bir arkadaþa'' bölünüveren üç genç için.
Davetiyeler, odalar Ve localar iki kiþilik
Ya tek gidersin bi koltukta Ya biletler; iki kiþilik
Ya tek kiþiliktir bi yatak Ya yalnız yatılmaz; iki kiþilik
Ya tek taraflıdır bi aþk O da severse; iki kiþilik
Diye de devam ediyor sözler dizinin tanıtımında....
Dizide ''üçüncü tekil kiþilik'' olarak dıþarıda kalan arkadaþ ''Nescafe bile üçü bir arada bir ben yalnızım'' nameleri okuyadururken, kardeþim zorla bir þarkı dayıyor kulaklığıma ''Kavak Yelleri''nin müziklerini yapan Pinhani�den: ''Ben nası büyük adam olucam?''
''Hah'' diyorum ''Soruya bak''. ''Üç yaþ büyüğüz diye herbir þeyi bana soruyor, ne bileyim sen nasıl büyük adam olucan, daha kendi meselemi halledememiþim ben.''
Oysa bu þarkı, belki ''Gözyaþlarımız Bitti mi Sandın?''ı söylerler diye her yaz MFÖ konserine giden, Bülent Ortaçgilin ''Sensiz Olmaz''ına -hele de Levent Yükselden olursa- bayılan, Travis albümlerinden asla vazgeçmeyen benim gibiler için bir maden...
Kuzeni Zeynep Eylül Üçer ile 3 sene önce Pinhaniyi kuran 28 yaþındaki Sinan Kaynakçının sesi hem çocuk, hem olgun... Yazdığı þarkı sözleri ile müziğin uyumu ise... Ne bileyim pencere önünde zeytinyağı tenekesine ekilmiþ sardunyalar gibi, ona saplanmıþ rüzgar gülü gibi, kızarmıþ ekmeğe sürülen tereyağı gibi, çokomel kağıtlarını tırnakla düzleþtirip kitap arasında saklamak gibi...
''Görmezdim önümü görmezdim, okudum yıllarca hep okudum
Okumaktan boynumu büktüm yoruldum (...)
Kimin uğruna, ne uğruna?
Sevmezdim okulu sevmezdim, okudum yıllarca hep okudum
Okumaktan boynumu büktüm yoruldum
Bilmezdim oyunu bilmezdim denedim her þekilde denedim
Denemekle olmadı zaten yenildim
Kimin uğruna, ne uğruna
Herkes köþesini kapmıþ iyi ama ben nası büyük adam olucam
Bir tek seni bana çok gördü dünya
Ýyiler bu savaþı kaybetmiþ peki ben nası büyük adam olucam
Kötü olmak seni geri getirir mi acaba?''
Umutsuz havası, temposu ve de savaþı kaybetsek de iyi olan biziz vurgusuyla (züürt tesellisi!) dağıtan bir baþucu þarkısı. Birkaç dize ve dört büyük soru. ''Kimin uğruna, ne uğruna?'' sorularının yanıtı dipsiz bir kuyu da; ''Kötü olmak seni geri getirir mi acaba?'' nasıl da güzide bir meraktır aslında.
''Ýnsan gibi davrandık süründürüldük'' hissinin, ''Değerinin ancak ayrıldığında bilinmesinin'', ''Aþkta da hayatta da iyiler erken ölür'' tezinin bir tercümesi gibidir, aslında bu bir iliþki klasiğidir, öyle önümüzde durmuþtur da yıllarca sorulmamıþtır sanki ''Pinhan'' gizli demek ''Pinhani'' ise gizliler... Ancak ben geç de keþfetsem pek gizli değiller;
Peki... Peki, ben nası büyük adam olucam?
Kaynak :Nilay Örnek (tv eleþtirmeni)